Site Etiketleri: Adana Ceza Avukatı Adana Boşanma Avukatı Adana Avukat Adana Ağır Ceza Avukatı Ceza Avukatı Adana Avukat Boşanma Avukatı Ağır Ceza Avukatı
SANIĞA TEFHİM İLE TEMYİZ SÜRESİ BAŞLAR MÜDAFİİYE YAPILAN TEBLİĞ SÜREYİ YENİDEN BAŞLATMAZ
Ceza Genel Kurulu 2019/187 E. , 2021/612 K.
Eşyayı gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın yurda sokma suçundan sanık ...'ın 5607 sayılı Kanun'un 3/1, TCK'nın 62, 52/4, 51 ve 51/3. maddeleri gereğince 10 ay hapis ve 2.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, müsadereye ve hapis cezasının ertelenmesine ilişkin ... 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 04.12.2015 tarihli ve 553-957 sayılı hükmün, sanık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 24.12.2018 tarih ve 9495-14734 sayı ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da 23.01.2019 tarih ve 127349 sayı ile;
“Hüküm sanık ...'ın yüzünde 04/12/2015 tarihinde açıklanmış olup; CMUK'nın 310/1. madde gereğince 1 haftalık yasal temyiz süresi geçtikten sonra sanık ... müdafiinin 16/02/2016 (UYAP'a kayıt tarihi) tarihinde temyiz dilekçesini sunmuş olması nedeniyle ve hükmün sanık ...'ın yüzünde açıklanmış olması nedeniyle, gerekçeli kararın sanık ... müdafiine tebliği de zorunlu olmadığından, sanık ... müdafiine 10/02/2016 tarihinde yapılan tebliğ işleminin temyiz süresini yeniden başlatmayacağı hususları da gözetilerek, CMUK 317. madde gereğince sanık ... müdafiinin temyiz isteğinin süre yönünden reddine karar verilmesi yerine yazılı şekilde ; sanık ... hakkındaki hükmün onanmasına şeklinde karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun olmadığı düşünüldüğünden; Yüksek Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 24/12/2018 gün ve 2018/9495 Esas, 2018/14734 Karar sayılı kararının 'Sanık ... hakkındaki hükmün onanmasına ' ilişkin kısmına yönelik olarak itiraz talebinde bulunulması gerektiği," görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308/3. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 25.03.2019 tarih ve 152-28414 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Dairece inceleme dışı sanık Yusuf Sofalı hakkında eşyayı gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın yurda sokma suçundan verilen beraat kararının temyiz edilmeksizin kesinleştiği, inceleme dışı sanık ... hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün ise Özel Dairece onandığı anlaşılmakla; itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... müdafisinin 16.02.2016 tarihli temyiz isteminin süresinde olup olmadığı hususunda sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 04.12.2015 tarihli oturumda sanık ...’ın yüzüne karşı verilen hükme yönelik sanık müdafisinin 16.02.2016 tarihli temyiz isteminin süresinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
... 10. Noterliği tarafından düzenlenen 10.01.2012 tarihli ve 01137 yevmiye sayılı genel vekâletname ile sanık ...’ın Av. ..., Av. ... ve Av. ...’yı vekil olarak tayin ettiği, Yerel Mahkemenin 09.07.2012 tarih ve 45-777 sayılı kararının Av. ... tarafından sanık ... vekili sıfatıyla 09.07.2012 tarihli vekâletname ekli dilekçeyle temyiz edildiği ve temyiz istemini inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince sanık hakkında kurulan hükmün “sanığın eyleminin 5607 sayılı Kanun’un 3/1. maddesi kapsamında kaldığı” gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği,
Bozma kararı sonrasında 04.11.2015 tarihli oturumda Av. ...’nın sanık ...’ın müdafisi olduğunu belirterek söz aldığı ve bozma ilamının lehe olan hususlarına uyulmasını talep ettiği,
Kısa kararın verildiği 04.12.2015 tarihli oturuma sanık ... müdafisinin katılmadığı ancak aynı oturumda hazır bulunan sanık ...’ın bozma ilamına karşı beyanda bulunmasından sonra son sözü sorulmak suretiyle Yerel Mahkemece “dava konusu eşyayı serbest bölge içerisinde bulunan depodan alıp, gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın serbest bölgeden çıkartarak ülkeye sokma” şeklinde kabul edilen eylemi nedeniyle 5607 sayılı Kanun'un 3/1, TCK’nın 51, 52/2-4 ve 62. maddeleri gereğince 10 ay hapis ve 2.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, hapis cezasının ertelenmesine şeklinde kurulan hükmün sanığın yüzüne karşı tefhim edildiği,
Gerekçeli kararın sanık müdafisi Av. ...’a 11.02.2016 tarihinde tebliğ edildiği, sanık müdafisinin ise tebliğ tarihinden sonra 16.02.2016 tarihinde temyiz talebinde bulunduğu,
Hükümdeki kanun yolu bildiriminin; “ ...sanıklar ve sanık ... müdafiinin yüzüne karşı, katılan vekilinin yokluğunda, yokluklarında karar verilenler yönünden kararın tebliğinden, yüzlerine karşı karar verilenler yönünden kararın tefhiminden itibaren 7 günlük süre içerisinde, mahkememiz kalemine doğrudan başvurup beyanın tutanağa geçirilmesi ya da yazılı dilekçeyle başvurması halinde ilgili Yargıtay nezninde temyiz yasa yolu açık olmak üzere,” şeklinde olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Olağan kanun yollarından olan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için bir temyiz davası açılmış olmalıdır. Temyiz davasının açılabilmesi için de 1412 sayılı CMUK'nın 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken 310. maddesine göre iki şartın varlığı gereklidir. Bunlardan ilki istek, ikincisi ise süre şartıdır.
Uyuşmazlık konusu olayda istek şartının gerçekleştiği konusunda bir tereddüt bulunmadığından süre şartının gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durulmalıdır.
CMUK’nın, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince uygulanması gereken 310. maddesinde, temyiz isteminin yüze karşı verilen kararlarda hükmün tefhiminden itibaren bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye verilecek bir dilekçe ile veya zabıt kâtibine yapılacak beyanla olacağı, bu takdirde, beyanın tutanağa geçirilerek hâkime tasdik ettirileceği, yoklukta verilen kararlarda ise temyiz süresinin tebliğle başlayacağı belirtilmiştir.
Ayrıntılarına Ceza Genel Kurulunun 04.06.1984 tarihli ve 2-196 sayılı kararında yer verildiği üzere, ilgili kişinin yüzüne karşı verilen bir hükme yönelik yasal temyiz süresi, tefhimle birlikte başlamakta olup sonradan yapılan karar tebliği, temyiz süresini yeniden başlatmayacaktır. Ancak, tefhim ile birlikte temyiz süresinin işlemeye başlaması için kanun yolu bildiriminin Kanun'un öngördüğü şekilde ve ilgiliyi yanıltmayacak biçimde yapılması gerekmektedir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 40/2. maddesinde;
“Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” hükmüne yer verilmiş,
Bu düzenlemeye paralel olarak 5271 sayılı CMK’nın 34/2. maddesinde;
“Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.”,
231/2. maddesinde;
“Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.”,
232/6. maddesinde ise;
“Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve mercinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.”,
Şeklindeki emredici düzenlemeler yer almıştır.
Gerek yüze karşı, gerekse yoklukta verilen hüküm ve kararlarda, başvurulacak kanun yolu süresi, başvuru yapılacak merci ile başvuru şeklinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıkça belirtilmesi zorunludur. Bu bildirimlerdeki temel amaç tarafların başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması ve bu eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus eksik veya yanılgılı bildirim nedeniyle bihakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise bu durum eski hâle getirme nedeni oluşturmayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ...’ın yüzüne karşı verilen mahkûmiyet hükmüne ilişkin “ ...sanıklar ve sanık ... müdafisinin yüzüne karşı, katılan vekilinin yokluğunda, yokluklarında karar verilenler yönünden kararın tebliğinden, yüzlerine karşı karar verilenler yönünden kararın tefhiminden itibaren 7 günlük süre içerisinde, mahkememiz kalemine doğrudan başvurup beyanın tutanağa geçirilmesi ya da yazılı dilekçeyle başvurması halinde ilgili Yargıtay nezninde temyiz yasa yolu açık olmak üzere, temyiz edilmediğinde kararın kesinleşeceği de vurgulanarak...” şeklindeki kanun yolu bildiriminin, Anayasa’nın 40/2, 5271 sayılı CMK’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde öngörülen şekilde ve ilgiliyi yanıltmayacak biçimde yapıldığı göz önüne alındığında, 04.12.2015 tarihli mahkûmiyet hükmünün sanık ...’ın yüzüne karşı verildiği, sanık müdafisinin 16.02.2016 tarihinde UYAP sistemine kaydedilmiş dilekçeyle temyiz talebinde bulunduğu, yasal bir zorunluluk olmamasına rağmen, sanık müdafisine yapılan karar tebliğinin, temyiz süresini yeniden başlatmayacağından, tefhim ile başlayan bir haftalık temyiz süresinin 11.12.2015 tarihinde sona erdiği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, sanık ... müdafisinin kanuni süreden sonra gerçekleşen temyiz talebinin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 310 ve 317. maddeleri uyarınca reddine karar verilmelidir.
Ulaşılan bu sonuç itibarıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 24.12.2018 tarihli ve 9495-14734 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Sanık ... müdafisinin ... 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.12.2015 tarihli ve 553-957 sayılı mahkûmiyet hükmüne yönelik kanuni süreden sonra gerçekleştirdiği temyiz talebinin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 310 ve 317. maddeleri uyarınca REDDİNE 07.12.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
YORUM GÖNDER